24 Eylül 2014

Yaşlanmak mı? ASLA

Herkese merhaba,
Hayatta en büyük korkuların nedir diye sorsalar, yaşlanmak ilk sıralarda yer alırdı benim için... Her yaşın ayrı bir güzelliği var tabiki ama bu güzellikleri yıllara yenilmeden yaşama taraftarıyım ben... Cilt konusu kesinlikle kişiye özel bir konu çünkü burada genler devreye giriyor. Ben bu konuda şanslı azınlık gruptanım sanırım. Peki sadece genlere güvenip herşeyi oluruna bırakmak yeterli mi? Hayır...
Yaş 30+ olunca cildi dışardan desteklemeye başlamak gerekiyor. Bende, belki ufacık da olsa bir faydası olur diye kendi cilt bakım ürünlerimi sizinle paylaşmak istedim.


İşte benim küçük hazinem... Biotherm gece-gündüz selülit kremini hamileliğimden beri düzenli kullanmadığımı itiraf ediyorum. Selülitten yana çok dertli biri değilim ama doğum kiloları nedeniyle sanırım artık dert edinmeye başlasam iyi olacak :) Geçen yaz düzenli kullanıp aynı zamanda rejim yapınca faydasını gördüm.
Biotherm yüz yıkama jelini, makyajım olsun yada olmasın her akşam düzenli olarak kullanıyorum. Cildi gerçekten çok güzel temizliyor, makyajdan iz kalmıyor.
İş peelinge gelince biraz daha etkili birşey aradım ve tavsiye üzerine Clinique denemeye karar verdim. Peelingi haftada 1 kez yapıyorum ve gerçekten cildimin nefes aldığını hissedebiliyorum.
Cilt bakımında kilit nokta nedir biliyor musunuz? Cildi güneşin zararlı ışınlarından korumak... Bu konuda biraz daha kozmetikten uzak bir ürün seçtim. Nuxe markasını duymuşsunuzdur. Göz makyajı temizleme jelini de kullanıyorum ve çok memnunum. Burada bahsedeceğim ise güneşten ve hatta bütün gün ofiste bilgisayardan, florasanlardan yayılan zararlı ışınlardan bile cildi koruyan bir ürün. Ben genelde makyaj öncesi sürüyorum. Zaten yumuşacık bir yapısı var ve cilt tarafından anında emiliyor.


Ve benim en güçlü iki silahım. Estee Lauder ürünlerine olan aşkımı bu posta zaten sığdıramam. Kapatıcı, fondöten, rimel hepsi harika ürünler ama bu krem muhteşem. Doğumgünümden birkaç gün önce Sephoradan %20 indirim kuponu geldi. Bende doğumgünümde kendimi biraz şımartayım dedim. Bu üründen çok memnun kalıp, bitince tekrar alacaksını dediler ve haklı çıktılar. İlk kullanımdan itibaren farkı anlayabiliyorsunuz. Bu krem kırışıklıklara savaş açmanın ilk adımı ama kesinlikle çok etkili. Fındık kadar hatta daha da az uygulamanız yeterli. Sonuç ise canlı, yenilenmiş ve yumuşacık bir cilt...
Daha önceki postlarda göz çevresi bakımından bahsetmiştim. Doğum insan vücudunu her açıdan etkileyen bir olay. Özellikle de nem kaybı... Vücut nem kaybettikçe malesef kırışıklıklar oluşmaya başlıyor. Bende doğumdan sonra gözaltlarımda kırışmalar olduğunu farkettim ve hemen tedaviye başladım. Şu an o kırışıklıklardan eser yok diyebilirim, kaybettiğim nemi geri kazandım.

Benim şimdilik anlatacaklarım bu kadar? Sizin vazgeçemediğiniz ve tavsiye edeceğiniz ürünler var mı?

Sevgiler

09 Eylül 2014

Instagram


Yoğunluktan dolayı blog postu yapamasam bile instagramı oldukça aktif kullanıyorum. Hala veremediğim hatta üzerine ekleme yaptığım doğum kiloları ve vakit sorunu nedeniyle stil postlarım sekteye uğradı malesef. Bende böyle eski fotoğraflarıma bakıp iç geçiriyorum bu aralar :) Tüm paylaşımlarım için instagram adresim ifashionbank 

07 Eylül 2014

Doğum Hikayem

Üzerinden 3,5 ay geçti... Bazen hayal gibi geliyor, sanki o anları ben yaşamamışım gibi. Biliyorsunuz ki en başından beri ben 20 Mayıs da doğum yapıcam, öyle hissediyorum diyordum. 18 Mayıs da da kuzenimin düğünü vardı ve gitmek için hazırlanıyordum ki doğumun ilk belirtilerinden biri gerçekleşti. Nişan denilen ilk belirti... Evde yalnızdım, eşim anne-babasını görmeye gitmişti. Sakin ol dedim kendime çünkü ortada ne su ne de sancı vardı. Hemen eşimi aradım, annenlere çaktırma ama durum bu, hemen gel dedim. Eşim gelince NST çektirmek için hastaneye gittik.  Zaten hastane evimize yürüme mesafesinde. Henüz açılma yada kasılma yoktu, eve döndük. Tabiki riski göze alıp düğüne gitmedik. Ertesi gün yani 19 Mayıs da annemler geldi, biraz oturduk. Siz eve dönün, henüz birşey yok ama kardeşim kalsın dedim annemlere. Eşim, kardeşim ve ben yemek yedik, dvd açtık izlemeye başladık ama benim kafam karışık tabi, yavaş yavaş heyecan başladı. Akşam saat 10 gibi hafiften kasılmalar başladı. Doktoru arayıp rahatsız etmeyelim çünkü doğumun nasıl başladığını biliyoruz, bu hastaneye gitmemizi gerektirecek bir durum değil dedik. Ama hastane çok yakın olduğu için yine bir NST çektirelim dedik. Üçümüz gittik, ben yine bağlandım NST ye... Yavaş yavaş sancılar başlamış ama daha çok başındayız diye eve döndük. Annemleri aradım, haber verdim... "Ben dayanamıycam kızım geliyorum" dedi... Gece saat 12.00-01.00 civarı  sancıların sıklığını yazmaya başladık çünkü ara kısalmaya başladı. Veeee gece saat 04.00 de sancılar 6 dakikada bir gelmeye başlayınca çantamızı toplayıp hastaneye gittik. Yanımda eşim, annem,halam ve kardeşim vardı. Nöbetçi doktor muayenemi yaptı, doğum başlamış açılma 2 cm, yatışını yapalım, hemen doktorunuza haber veriyorum dedi. Doktorumunda onayıyla 20 mayıs salı günü saat sabah 05.00 de yatış yaptık ve epidural takıldı ama açılma 4 cm e ulaşmadığı için ilaç vermediler...NST' ye bağlı olarak sancıları çekmeye başladım. Bu arada şunu söylemeliyim ki epidural takılırken hiç canım acımadı. Sadece iğneyi hissetim küçük bir ısırık gibi o kadar. Sabah 08.00 de doktorum Bülent Faka geldi, onu gördüğüme o kadar sevindim ki anlatamam :) Ben Bülent Bey ile tanıştığımda hamileliğimin 26.haftasındaydım. Sigorta şirketimiz değiştiği için doktor değişikliği yapmak zorunda kaldım ve uzun araştırmalarımız sonucunda Bülent Bey'i bulduk. Çok tecrübeli, çok ilgili ve güven veren bir doktor. Bülent Bey'de tekrar muayene etti ve hala açılma yeterli değil, yürüyeceksin dedi. Ve yürüyüş maratonum başladı... Saatlerce yürüdüm koridorda. Katta normal doğum yapan tek kişi bendim. Benden sonra yatış yapan herkes ameliyathaneye inip doğum yaptı, geldi ama ben hala yürüyordum. Hatta "benden sonra gelen herkes doğum yaptı, neredeyse taburcu olacaklar, ben hala yürüyorum" dedim anneme :) Diğer hastaların yakınları bebek odasının önünde bebeklerini seyrediyorlar, bir yandan da bana "vah kızım vah Allah kurtarsın" diyolar bana. O an herkesi boğmak istiyor insan :) Bu arada doğum fotoğrafçımızda geldi ve sancıların izin verdiği aralarda fotoğraf çektik :)



Annem ve kardeşim ben sancı çektikçe ağladılar. Annem sürekli içinden "neden zor olanı seçtin kızım" demiş durmuş :)Babam o halimi görünce dayanamamış, tansiyonu çıkmış :) Doğum bitene kadar kantinde oturdu canım benim:)  Gözlerim kaymış artık acı çekmekten...




Sancı gelince poz vermeye kısa bir mola...


Bu fotoğraflar çekildiğinde daha epiduralin deneme dozunu bile almamıştım. Sancılar dayanılır düzeydeydi. Saatlerce ya annemin ya eşimin yada kardeşimin kolunda koridoru arşınladım. Sancılar geldikçe durduk, duvarı yumrukladım elimi ısırdım sonra yine devam ettim. Ama hiç bağırmadım...
Eşime; artık dayanamıycam, eğer yine açılma yeterli değilse ve ilaç veremeyeceklerse sezeryana dönelim dedim...



 Saat 11.00 de Bülent Bey tekrar geldi ve muayene etti. Artık deneme dozunu verebiliriz ilacın dedi...Bu sayede yarım saat kadar dinlenme şansım oldu, ikinci doz ilacıda verdiler ve sanırım 1 saat kadar dinlenebildim. O an zaman kavramını yitirdiğim için bazı şeyleri çok net hatırlamıyorum. Ve saat 12.00 den sonra artık ilacın etkisi geçti ve doğum sancıları gerçek şiddetiyle başladı. Bülent Bey sürekli kontrol ediyordu, suyum gelmeyince keseyi patlattı ve suyu boşalttı... Ben hala yürümeye devam ediyordum koridorda ama dayanacak gücümde kalmamıştı. 7 cm olmuş, hadi biraz daha dedi Bülent Bey... İçimden sürekli "hadi dayan, sonuna geldin artık" dedim... Derken odaya pilates topu getirdiler ve yapmam gereken egzersizleri gösterdiler... İşte yeniden doğum yapacak olsam belki bu aşamaya kadar olan kısma dayanabilirim ama pilates topu ve sonrasını bir kez daha yaşayabileceğimi zannetmiyorum. Kimsenin gözünü korkutmak istemiyorum  çünkü doğum çok kişisel bir olay. Kimi çok kolay olurken kimi zor ve uzun oluyor. Benim ki zor ve uzun olandan...
Pilates topundaki egzersizleri yapmaya çalışırken sancılar o kadar sıklaşmıştı ki eşimin elini sıkmaktan mosmor etmişim... Birara biraz bağıracak gibi oldum ama Bülent Bey kızdı bana :) "Enerjini buna harcama, sadece sana gösterdiğim gibi nefes al" dedi. Ve ben doğum bitene kadar gık bile çıkarmadım... Sadecr derin derin nefes aldım.
Sonunda, artık doğumhaneye gidebiliriz dediler ve beni sedyeyle doğumhaneye götürdüler. Ne zamanın ne de etrafımda kimin olduğunun farkında değildim. Kafamı çevirdiğimde başucumda eşimi gördüm. Bülent Bey, sende gel demiş ona. Çünkü evde anlaşmıştık gelmeyecekti. 
Beni doğum masasına yatırdılar ve Nil Karaibrahimgil in cd si çalmaya başladı. Doktorun ve ebelerin anlattığı şekilde sancı geldikçe ıkınmalar başladı. Ebelerden biri neredeyse üzerime çıktı... Çok yoruldum dediğimde "tamam sorun değil, bekleriz" dedi Bülent Bey. Şarkılar söyledi, ıslıklar çaldı ve beni okadar rahatlattı ki... İçeride yaklaşık 15-20 dak. kalmışım ki hadi biraz daha, hadi biraz daha derken minik prensin ağlama sesiyle bende hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. 20 mayıs salı günü saat 14.10 da paşamız 48 cm, 3000 gr olarak aramıza katıldı. İnsan o an gerçekten çok duygulanıyor bu doğru ama asıl ağlama nedeni saatlerce biriken gerginliğin, stresin boşalması bence. 


"Bundan sonra bana ne yapsanız canım yanmaz" dedim Bülent Bey'e. O an öyle bir enerji doluyor ki insanın içine, bütün dünyanın yükünü çekebilirim kıvamına geliyor insan. Ve şunu da söylemeliyim ki benim canım kocam hem yılın babası hemde yılın kocası oldu. Doğum tam 14 saat sürdü ve o sabırla elimi hiç bırakmadı.


Ve bu da yıkanmış, rahatlamış, mutlu yeni anne :)


Aklımda kalan ve daha doğrusu hatırladığım kadarıyla doğum maceramı paylaşmak istedim. Tekrar söylüyorum ki doğum çok kişisel bir olay, kimseyi baz almamak gerekiyor. Daha sonra Bülent Bey odaya geldiğinde öğrendim ki Bartu'nun boynuna kordon dolanmış ve kalp atışları zayıflamaya başlamış. "Üzerine çok yüklendik, canını çok acıttık ama son bir kez denemek istedim. Eğer olmasaydı sezeryana gitmek zorunda kalabilirdik" dedi. Onca acıyı çektikten sonra, o dakikada sezeryana gitmek beni çok üzerdi. Ama benim canım oğlum annesini üzmedi ve sağlıkla doğdu...
Annelik çok farklı bir duyguymuş. Canından daha kıymetli bir varlığa sahip olmakmış. Şimdi ondan 1 saat ayrı kalsam üzülüyorum, özlüyorum. Bazen gece uyanıp kokluyorum... Uyanıp ağladığında asla "off" demiyorum, öpüyorum onu şapur şupur gecenin köründe :) İşe başlayana kadar daha önümde oğlumla doya doya geçireceğim 2,5 ay var. Keşke hiç bitmese ve hep yanında kalsam. Annelik çoook başka birşeymiş...  Annemin hep söylediği gibi Anne olunca anladım :)


Sevgiler